Bir Firavuncuk

Youtube kanalımda yayımladığım “Niye Sadece Kuran? Niye Tüm Hadisleri Reddetmeliyiz?” Başlıklı videonun altına asılan bir “yorum” ve cevabım:
AHMET ARSLANOĞLU: Ah Sadreddin Hocam Ah keşki görseydin bunlarıda oğlunun yüzüne tükürseydin Edipppp!!!!!! Allahın Laneti Senin Üzerine Olsun Resulullahın Laneti Senin Üzerine olsun Babanın ve Kardeşinin laneti senin üzerine olsun Allahtan dilerimki Ahirette baban ve kardeşin yüzüne tükürür İnşallah o sahte peygamberin gibi Geberirsinde O iğrenç cesedini haberlerde görür birkere daha sana Lanet ederiz.
EDİP YÜKSEL: Üzücü ve ironik… Aforoz edilen, susturulan, iftiralara uğrayan, tehdit edilen, doğduğu ülkesinden hicret etme zorunda bırakılan, kendisini Kuran’a davet eden arkadaşını Sünni katillerin bıçaklarına kaybeden, ve cahiller tarafından sürekli hakarete uğrayan kişi benim; ama kızgınlıktan parmaklarını yiyenler bana bunları reva görenler! Tıpkı 3:119′daki adam gibi. Kuran’ın detaylı, tamam ve yeterli olduğu konusundaki delil ve tartışmalarıma bir tek ilmi cevap veremeyen bu kızgın adama şifa dileyeceğim ama aklına ihanet ettiği sürece şifa yerine şeytanını bulacaktır.

İslamın 5 şartı

1. Yurtta ve dünyada barış sağlamak, barışçı çözümler üretmek.
2. Bireylerin ve grupların fikir, ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerini maksimum düzeyde korumaya almak. Özellikle, çocukları, kadınları, dini ve etnik azınlıkları kollamak.
3. Kritik düşünmeyi teşvik eden bir eğitim sistemi oluşturmak; bilimsel araştırmaları ve teknolojiyi teşvik etmek.
4. Sosyal/ekonomik adaleti gerçekleştirmek. Yerel ve çok uluslu şirketlerin politikayı ve politikacıları etkilemelerine ve çok büyümelerine engel olmak. Banka sistemini reform etmek. Ülkede aç ve evsiz bırakmamak, her vatandaşına sağlık ve iş sigortası güvencesi vermek.
5. Çevreyi korumak ve çevreyi kirletmeyen teknolojiyi desteklemek.

Kibarlık Budalaları

Kibar sofistler seri katillerdir. Müzik, dans ve kibarlık budalalarının alkışları eşliğinde cümlelere taktıkları susturucularla hakikat avlarlar… Bu tip arkadaşların kibarlıklarından ve edebi ifadelerinden etkilenen muhatapları eğer kibarlık budalalığı rollerini oynasa bu kibar arkadaşlar geriye hiçbir hakikat ve değer bırakmaz. Kokmuş kokoreci bile ambalajlayarak taze biftek diye caka atarak kibarca satarlar pazarlarda. Kibarlığa ve nezakete karşı değilim, ama kibarlık tuğlalarından ördükleri duvarın arkasında çelişki çorbaları pişirip yedirenleri veya ahlaksız davrananları görünce kibarlığın bazen özellikle abartıldığını ve kibarlığın insanları şarlatanlara, zalimlere, sömürücülere ve sahtekarlara karşı susturma ve etkisiz hale getirme yöntemi olarak kullanıldığını görüyorum. Örneğin birilerini eleştirebilmeniz için illa onu övücü/yüceltici unvanlarla anmanız gerektiği beklentisi. Böyle davranmadığınız takdirde, beyinlerini dini veya politik liderlerinin sepetine teslim eden müritler veya reaya tarafından saygısız ve edepsiz olmakla suçlanırsınız. Birisi bile bile kibarca yalan söylese veya kibarca en açık bir gerçeği inkar edip çarpıtsa, kibarlık budalalarını memnun etmek için onun o yalanına ve çarpıtmasına göz yummam sevgili arkadaşım. Bu benim tavrımdır ve herkesin benzeri tavrı bana karşı da göstermesini beklerim. Zira Hak ve hakikat, kibarlık budalalığına kurban edilmeyecek kadar üstündür, değerlidir.

Edip Kürtleri Niye Eleştirmiyorsun?

Ben PKK’yi ve Kürtleri eleştirdim. Bu konuda birkaç makale yazdım, birkaç video yapıp paylaştım. Bu yüzden bazı PKK’liler tarafından Türklere yaranmakla eleştirildim. O videoları bulamayacak kadar beceriksizsen, sana linklerini bir şartla vereceğim: Benden özür dileyeceksin ve bir daha bu iftirayı burada paylaşmayacaksın! Ama Türkiye’de propaganda makinalarının harıl harıl eleştirdiği, abartıp lanetlediği, haklarında bir sürü yalan propaganda uydurduğu Kürtleri eleştirme konusunda temkinliyim. Zira bu eleştiri, PKK’yı çıkaran faşist devletin propaganda makinasını yağlama olur… Dikkat edersen Ahmet.. Düşünürsen Ahmet… Vicdanına kulak verirsen Ahmet… Ben Hamas’ın ve PLO’nun işlediği cinayetleri de eleştirme konusunda temkinliyim. Filistinlileri eleştirdim, eleştiririm; ama Siyonistlerin benden beklediği gibi bu eleştirileri ön plana çıkarmam. Zira Hamas’ı ve PLO’yu doğuran ırkçı Siyonist canavarın propaganda makinasına destek vermekten çekiniyorum. Bu tavrımı anlaman için adil olman lazım. Bu tavrımı anlaman için güce ve devlete tapmaman lazım. Bu tavrımı anlaman için ırkçı olmaman lazım, kardeş katili sarhoş Osmanlı firavunlarına yardakçılık yapmaman lazım. Cesur olman lazım. Bu tavrımı anlaman için vicdan sahibi olman lazım. Umarım anlıyorsun şimdi

1400 yıllık mushaf!

İşte “islam dünyası” denen ama akıllarına ve Kuran’a ihanet etmiş müşrik ve münafık dünyanın içler acısı durumu. Her türlü dini ve politik palavra büyük kitleler tarafından izleyici buluyor. Nitekim öyle olmuş. 15 saat önce Altın Sözler tarafından paylaşılan bu yalan haberi, aklına ihanet etmiş 771 mukallit beğenmiş ve 525 kişi de onu coşarak paylaşmış.
Bu mushaf çok ama çok yeni. Büyük olasılıkla 100 yıllık bile değil bu. Yazı çok modern. Ayrıca Photoshop veya daha basit bir program ile üretilmiş bir haber. Yaşı uyduruk olduğu gibi boyutu da uyduruk! Böylesine dinazor gibi eski ve büyük bir Kuran mushafı olsaydı bir grup çocuğun ve yaşlının ortasında yere serilmezdi; bir müzede sergilenirdi. Hem de dünyanın en iyi koruması altında. Kimseye el sürdürülmezdi. Yaklaşık otuz yıldır eski mushaflar üzerinde inceleme yapmış biri olarak böyle bir Mushaf olsaydı sizden önce benim haberim olurdu. Her türlü uyduruk hadisi, dini rivayeti sorgulamadan yutmaya alışmış mukallit ve müritlerin bu uyduruk resmi de sorgulamadan araştırmadan “Amiiin, amiin” ve “Maşallah” ve “Amin, ecmain inşallah” diye paylaşmaları normaldir.

Yalankolik Mukallitler

İşte “islam dünyası” denen ama akıllarına ve Kuran’a ihanet etmiş müşrik ve münafık dünyanın içler acısı durumu. Her türlü dini ve politik palavra büyük kitleler tarafından izleyici buluyor. Nitekim öyle olmuş. 15 saat önce Altın Sözler tarafından paylaşılan bu yalan haberi, aklına ihanet etmiş 771 mukallit beğenmiş ve 525 kişi de onu coşarak paylaşmış.Bu mushaf çok ama çok yeni. Büyük olasılıkla 100 yıllık bile değil bu. Yazı çok modern. Ayrıca Photoshop veya daha basit bir program ile üretilmiş bir haber. Yaşı uyduruk olduğu gibi boyutu da uyduruk! Böylesine dinazor gibi eski ve büyük bir Kuran mushafı olsaydı bir grup çocuğun ve yaşlının ortasında yere serilmezdi; bir müzede sergilenirdi. Hem de dünyanın en iyi koruması altında. Kimseye el sürdürülmezdi. Yaklaşık otuz yıldır eski mushaflar üzerinde inceleme yapmış biri olarak böyle bir Mushaf olsaydı sizden önce benim haberim olurdu. Her türlü uyduruk hadisi, dini rivayeti sorgulamadan yutmaya alışmış mukallit ve müritlerin bu uyduruk resmi de sorgulamadan araştırmadan “Amiiin, amiin” ve “Maşallah” ve “Amin, ecmain inşallah” diye paylaşmaları normaldir.

Filozoflar, elçiler ve dinadamları

İşte bu yüzden tarih boyunca rasyonel düşünmeyi, dogmaları sorgulamayı, özgürlüğü, adaleti ve barışı savunan filozoflara ve elçilere karşı en büyük düşmanlığı yapanlar din adamları olmuştur. Nitekim, aktif filozoflar ve elçiler çağlarının din adamları tarafından şiddetle ve zulümle susturulmak istenmiştir. Aktif filozofları ve elçiler hayattayken öldüren veya yurtlarından süren din adamları daha sonra o elçiler adına yalanlar üreterek o elçileri kendilerine benzetmeye çalışmışlardır. İşte bu nedenle Allah adına yalanlar üretenler “en zalimler” olarak tanımlanır.

Hormonlu Savaş Çığırtkanları

Emin Çölaşan’ı nasıl bilirsiniz? Hoş? Boş? Nahoş? Sarhoş? 23 Mart 2013 tarihli Sözcü gazetesindeki makalesinde Diyarbakır’da bir kişinin burnunun bile kanamadığı NewRoz kutlamalarını Kurtuluş Savaşı sırasındaki İSYANLARA benzetiyor. Yangına körükle giden bu kafa, bu yangını söndürmeye çalışanlara ve bunu alkışlayanlara karşı büyük bir öfkeyle saldırıyor. İşin ilginci, bu tavrını vatanseverlik sanıyor. Vatanseverliğini sevsinler! Aynı makamda tepki gösteren Devlet Bahçeli de “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye bağıran kalabalığa, “Merak etmeyin; onun da zamanı gelecek” diye cevap vererek benzeri bir tavır sergiliyor. Her ikisinin de önerdiği çözüm: SAVAŞ ve ÖLÜM.

Bu savaş çığırtkanları bu “şehit tüccarları” kana doymamışlar. Daha on binlerce Türk ve Kürt çocuğunun canlarını kaybetmesini istiyorlar. Türkiye’ye her yönüyle büyük bedeller ödeten ve geleceğini riske sokan bu kavganın bitmesi için öldürmekten, katliamdan, savaştan başka çözüm sunmayan bu milli hormon işportacıları ileride torunları tarafından lanetle anılacaktır. Amerika’daki beyazların büyük çoğunluğu ırkçı atalarını, politikacı ve yazarları nasıl lanetle anıyorsa… Almanlar nasıl ki Nazi ecdadını lanetle anıyorsa… Siyonistlerin torunları ileride atalarını nasıl lanetle anacaksa… İnşallah Türkler ve Kürtler arasında gerçekleşecek adil bir barış bu zihniyeti tarihin kanlı sayfalarına gömecektir. www.19.org

Yediremediniz. Geçmiş olsun!

Umut Can “… hic laz ciktimi cerkes ciktimi arap ciktimi pomaklar ciktimi ozerlik diye , turk olmanin bu kadar asagilandigi bir zamanda hepsi gururla turkum diyor,”

Demek o halklar YA Kürtlere uygulanan yasaklara ve devlet terörüne sayılarının azlığından dolayı muhatap edilmediler VEYA tek-tipçi sömürgecilerin devşirme hapını tıka basa yediler. Afiyet olsun. Demek ki Kürtlere yediremediniz. Geçmiş olsun!

Seks Manyakları için Cennet

Ben daha Amerika’ya göç etmeden önce Ali Rıza’nın “İslam’da Cinsel Hayat” başlıklı kitabı rekor satışlar kırıyordu. Bu kitabı o yıllar en çok satanlar listesinin başındaki iki kitabımla, Kuran En Büyük Mucize ve İlginç Sorular ile yarışıyordu. O dönemde Sünni olmama rağmen, Rıza’nın kullandığı hadislerin çoğunun zayıf ve mevzu (uydurma) olduğuna inandığım için kitaba ilgi duymamıştım. Seks konusunda yüzyıllar boyu uydurulmuş tüm hadisleri, mezhep fetvalarını ve ruhbanların fantezilerini doldurduğu o kitaba hiç ilgi duymadım ve hala duymuyorum. Kitabı laik medyanın büyük ilgisini çekmişti. O kitap, dindar okuyucu kesimi için uyduruk hadis ve ilkel hayallerden oluşan bir pornodan ibaretti. Ali Rıza bu kitabı piyasadan çekmediği ve kamuda bunların uyduruk fanteziler olduğunu ilan etmediği sürece büyük bir vebal taşıyor.

Türkiye’de Kürtlerin Resmi Evrimi

MUSTAFA ORHAN METİN: “1960′a kadar “Kürt yoktur” tanımı hakimdir. 1980′e kadar “Kendisini Kürt zanneden kardeşlerimiz” söylemi hakimdir. 1980′den sonra “Kürt, Türk’ün dağda gezenidir” söylemi gelişti. Tayyip’ten sonra “Türkler ağabeydir, Kürtler bizim kardeşlerimizdir” söylemi doğdu… Son dönemde ise, Kürtler “sürekli isteyen” zavallı taraf, Türkler ise gani gönüllü “sürekli ihsan eden” taraf görüntüsü hakim kılındı. Henüz “Allah’ın doğuştan verdiğini, kim tekrar ihsan edebilir” noktasına gelinmedi. Barış hayal.”

Evlenme

DEFNE: bence evlenme denilen şeyin ortadan kalkması lazım.. iki insan birbirini seviyorsa birlikte yaşamalılar.. bir akitle insanların birbirine bağlanması tamamen bir hesap işi.. Öyle bir hesap ki, özel mülkiyetle birlikte başlamış.. insanın mülk tutkusuyla da gelişmiş.. taa ki, insanı da mülk yapana kadar..
EDİP: Fazla mülke sahip olmayanların mülkü kötüleme yarışı zıvanadan çıkınca ortaya çıkan bu tür uçuk söylemler hayatın realitesinin duvarına yumurta gibi çarpınca maalesef düştüğü yerde omlet olup pişmiyor. Üstüne basmayınız düşersiniz :)