Onu da öperim

Sermaye kimin olursa olsun öperim. Yahudi sermayesi olsun yine öperim. Ulubatlı Hasanları da öperim, Obamaları da. Her köşeye bir AVM dikmeliyiz. Her meydana içi boş Yavuz Sultan Selim heykelleri dikmeliyiz. Bunları biber gazı için depolar olarak kullanmalıyız. Ne Mutlu Tüketiciyim Diyene! Robosky? O da ne kızım? Hollanda’nın bir şehri mi?

Yavuz Sultan Selim ve Egemen Bağış

Revizyonistler işbaşında… Halifeliği ZORLA almak için Mısır’a 65 bin askerle giden ve o uğurda Mercidabık savaşında yaklaşık 90 000 (doksan bin) kişiyi öldüren, cariyeci (başkalarının kızlarını zorla kaçırıp ırzına geçen), devşirmeci (başkalarının çocuklarını zorla kaçırıp kendine asker yapan), taht için babasıyla savaşan ve sonunda onu zehirleyerek öldüren, yine taht için Fatih Kanunnamesine uyarak savaştığı abisi Korkut tahttan vazgeçtikten sonra onu kandırarak yakalatıp yay kirişiyle boğdurtan, mektuplarla kandırdığı küçük kardeşi Şahzade Ahmet’i de boğdurtan, ve birçok ülkeye saldırarak yüzbinlerce insanı katleden ve yüzbinlerce çocuğu yetim bırakan, talancı, köleci, sarhoş, paranoyak ve psikopat bir padi-ŞAH meğerse alabildiğine mütevazi ve merhametli imiş :) Said-i Kürdi’yi Türk yapan kafa şimdi uyduruk menkıbelerle eli kanlı bir Firavunu evliya yapmaya çalışıyorlar… Asıl ecdatlarını ve atalarını atlarının boku bile kadar saymayan şah, padişah ve firavunları “ecdadım” diye överek kendilerini kandıran yeteneksiz ve aşağılık kompleksli tipler insanlığın düşmanlarıdırlar. Zira onlar her zaman zalimlerden, güçlülerden, katillerden, kelle sayılarından yana olmuşlardır. Ulusal projelere paşaların, şahların, padişahların isimlerini verenler çocuklarına iki şık sunarlar: zorbalık/firavunluk veya reaya/kölelik!

Gizli Senaryo (Lütfen gizli bir yerde okuyunuz)

Adam hayatında ciddi bir kitap bile okumamış ama bu gizli senaryoyu avucunun içi gibi biliyor ve her olaya cevap olarak yapıştırıyor. Adam kritik düşünmenin K’sini bile beceremiyor ama gizli senaryonun profesörü… Adam falanca tarikatın müridi, falanca cemaatin uyurgezer koyunu, falanca partinin amigosu ama maşallah ülkenin en büyük sorununu çözmüş: Gizli Senaryo.

Milli Safsatalar

Share/Bookmark Barış Sürecine Karşı Milli Safsatalar 25 Nisan 2013 Edip Yüksel www.19.org 25 Nisan 2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan “Siyasilerden Karayılan’ın Sözlerine Tepkiler” ve “PKK’den çekilme açıklaması” başlıklı iki haberin altına düşülen okur yorumlarından tipik birkaç yorum/tepki üzerine: SÜLEYMAN ELMACI: Pkk açıkça ;Şimdilik gidiyoruz ama anayasa istediğimiz gibi olmazsa geri geliriz diyor.KOSKOCA TÜRK DEVLETİNİ bu …

Continue reading ‘Milli Safsatalar’ »

Faşist Propagandanın Başarılı bir Örneği

Aşağıdaki bildiri milli hormonları iyice gıdıklanıp tırmıklananlar arasında İnternette en çok beğenilip paylaşılan yazılardan biridir. “Gazeteci Hakan Çelik” ismine iftira ile yakıştırılmış… Hakan Çelik adındaki gazeteci bunu tekzip etmesine rağmen İnternette bu propaganda Facebook ve Twitter ortamında paylaşılıyor. Ancak yazarın isminin uyduruk olması hiç önemli değil. Türkiye’de bunu yazabilecek binlerce faşist yazar var. Bu makalenin önemi, yazarının isminden değil, onun cahilleri ve milli hormonlarla sarhoş edilmişleri kolaylıkla kandıracak özelliklere sahip olmasından kaynaklanıyor. Profesyonel bir propagandacı veya grup tarafından yazılmış olan bu mektupta, gıdıklanmaya ve kullanılmaya hazır muhatabını etkileyip yönlendirmek için propaganda teknikleri veya yöntemleri başarıyla kullanılıyor. Bu yöntemlerden birkaç tanesi:

Edip Kürtleri Niye Eleştirmiyorsun?

Ben PKK’yi ve Kürtleri eleştirdim. Bu konuda birkaç makale yazdım, birkaç video yapıp paylaştım. Bu yüzden bazı PKK’liler tarafından Türklere yaranmakla eleştirildim. O videoları bulamayacak kadar beceriksizsen, sana linklerini bir şartla vereceğim: Benden özür dileyeceksin ve bir daha bu iftirayı burada paylaşmayacaksın! Ama Türkiye’de propaganda makinalarının harıl harıl eleştirdiği, abartıp lanetlediği, haklarında bir sürü yalan propaganda uydurduğu Kürtleri eleştirme konusunda temkinliyim. Zira bu eleştiri, PKK’yı çıkaran faşist devletin propaganda makinasını yağlama olur… Dikkat edersen Ahmet.. Düşünürsen Ahmet… Vicdanına kulak verirsen Ahmet… Ben Hamas’ın ve PLO’nun işlediği cinayetleri de eleştirme konusunda temkinliyim. Filistinlileri eleştirdim, eleştiririm; ama Siyonistlerin benden beklediği gibi bu eleştirileri ön plana çıkarmam. Zira Hamas’ı ve PLO’yu doğuran ırkçı Siyonist canavarın propaganda makinasına destek vermekten çekiniyorum. Bu tavrımı anlaman için adil olman lazım. Bu tavrımı anlaman için güce ve devlete tapmaman lazım. Bu tavrımı anlaman için ırkçı olmaman lazım, kardeş katili sarhoş Osmanlı firavunlarına yardakçılık yapmaman lazım. Cesur olman lazım. Bu tavrımı anlaman için vicdan sahibi olman lazım. Umarım anlıyorsun şimdi

Newroz ve Bayrak

SAMİMİYETİNİ ÖLÇECEK BİR SORU: “Ben Kürtler için istediğimin aynısını hatta biraz fazlasını Türk kardeşlerim için istiyorum. Sen Türkler için istediğinin aynısını Kürt kardeşlerin için istiyor musun?” Eğer bu soruma kıvırmadan, ama-mama ile çarpıtmadan “EVET” diye cevap veremiyorsan sen iddia ettiğin gibi adil bir kardeş değilsin; bir narsistsin, muhtemelen bir paranoyak ve az bir ihtimalle de olsa bir psikopat! — Edip Yüksel

Doğu Perinçek

Kısacası, Doğu Perinçek, Türk şovenizmini anti-emperyalist ambalajı ile tekrar piyasaya sunan bir adamdır. Bir ara Maocu, daha sonra Amerikancı ve şimdi de Anti-Emperyalist olan; bir ara Kurtuluş savaşından sonraki resmi belgeleri dergisinin kapağında afişe ederek Kürdistan’ı savunan ve şimdi de Türkçülük yapan Doğu Perinçek’in çözüme katkı sunabilecek bir tutarlılığa ve vizyona sahip olduğuna inanmıyorum.

Barışı ABD ve İSRAİL istiyorsa…

Olsa bile umurumda değil. Biz DOĞRU davranırsak Allah sünnetiyle onların planlarını bozar. Allah’ın toplumlar için koyduğu evrensel yasalar var. Emperyalistlerin niyetlerini ve planlarını reaksiyoner bir tavırla ve paranoyakça okumaya çalışmak ve ona göre politikalar belirlemek hiçbir sorunu çözmez. Aksine, böyle bir tavır, seni ABD ve İSRAİL gibi sömürgeci ve emperyalist güçlerin elinde bir oyuncağa çevirir. Hatta seni güzel bir karardan vazgeçirmek isterlerse o kararı ve politikayı sahiplenir. Paranoyakları manipüle etmek çok kolaydır.

Barışa karşı bahaneler

Savaş ortamında şeytan dans eder. Barışı desteklemem ne AKP’yi ne de PKK’yi onayladığım anlamına gelir. DÜŞÜN! Barış adaletin ön koşuludur. Savaşta ne adaletten, ne Allah’tan, ne akıldan, ne mantıktan, ne özgürlükten söz edebilirsin. Savaş münafıklara ve müşriklere, zalimlere ve katillere Allah’ın ismini suistimal için en iyi fırsatı verir. Adem oğullarını birbirine saldırtan şeytan sağdan yanaşarak Allah adına, vatan adına, bayrak adına çocukları öldürtür, kardeşin kanını içirtir. Zira savaşı barışa tercih edenler bol hormonla hareket ederler, şeytanlar tarafından kullanılırlar ve düşünmeleri asgari düzeye iner. DÜŞÜN!

Hormonlu Savaş Çığırtkanları

Emin Çölaşan’ı nasıl bilirsiniz? Hoş? Boş? Nahoş? Sarhoş? 23 Mart 2013 tarihli Sözcü gazetesindeki makalesinde Diyarbakır’da bir kişinin burnunun bile kanamadığı NewRoz kutlamalarını Kurtuluş Savaşı sırasındaki İSYANLARA benzetiyor. Yangına körükle giden bu kafa, bu yangını söndürmeye çalışanlara ve bunu alkışlayanlara karşı büyük bir öfkeyle saldırıyor. İşin ilginci, bu tavrını vatanseverlik sanıyor. Vatanseverliğini sevsinler! Aynı makamda tepki gösteren Devlet Bahçeli de “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye bağıran kalabalığa, “Merak etmeyin; onun da zamanı gelecek” diye cevap vererek benzeri bir tavır sergiliyor. Her ikisinin de önerdiği çözüm: SAVAŞ ve ÖLÜM.

Bu savaş çığırtkanları bu “şehit tüccarları” kana doymamışlar. Daha on binlerce Türk ve Kürt çocuğunun canlarını kaybetmesini istiyorlar. Türkiye’ye her yönüyle büyük bedeller ödeten ve geleceğini riske sokan bu kavganın bitmesi için öldürmekten, katliamdan, savaştan başka çözüm sunmayan bu milli hormon işportacıları ileride torunları tarafından lanetle anılacaktır. Amerika’daki beyazların büyük çoğunluğu ırkçı atalarını, politikacı ve yazarları nasıl lanetle anıyorsa… Almanlar nasıl ki Nazi ecdadını lanetle anıyorsa… Siyonistlerin torunları ileride atalarını nasıl lanetle anacaksa… İnşallah Türkler ve Kürtler arasında gerçekleşecek adil bir barış bu zihniyeti tarihin kanlı sayfalarına gömecektir. www.19.org

Yediremediniz. Geçmiş olsun!

Umut Can “… hic laz ciktimi cerkes ciktimi arap ciktimi pomaklar ciktimi ozerlik diye , turk olmanin bu kadar asagilandigi bir zamanda hepsi gururla turkum diyor,”

Demek o halklar YA Kürtlere uygulanan yasaklara ve devlet terörüne sayılarının azlığından dolayı muhatap edilmediler VEYA tek-tipçi sömürgecilerin devşirme hapını tıka basa yediler. Afiyet olsun. Demek ki Kürtlere yediremediniz. Geçmiş olsun!

Türkiye’de Kürtlerin Resmi Evrimi

MUSTAFA ORHAN METİN: “1960′a kadar “Kürt yoktur” tanımı hakimdir. 1980′e kadar “Kendisini Kürt zanneden kardeşlerimiz” söylemi hakimdir. 1980′den sonra “Kürt, Türk’ün dağda gezenidir” söylemi gelişti. Tayyip’ten sonra “Türkler ağabeydir, Kürtler bizim kardeşlerimizdir” söylemi doğdu… Son dönemde ise, Kürtler “sürekli isteyen” zavallı taraf, Türkler ise gani gönüllü “sürekli ihsan eden” taraf görüntüsü hakim kılındı. Henüz “Allah’ın doğuştan verdiğini, kim tekrar ihsan edebilir” noktasına gelinmedi. Barış hayal.”

Reaya ve Kürtler

Bu devletin Kürtler ile ilgili hiçbir beyanına inanamıyorum, güvenemiyorum. Yüzyıl boyunca dizdikleri ve halka milli gaz vererek yedirttikleri düzinelerce düzmeceye tanık olduktan sonra inanamıyorum devlete ve devletçilere… Yeni yalanlara yer açmak için arada bir eski yalanları ifşa edip kusturduklarına tanık olduktan sonra devletçi politikacılardan, medyadan ve onlardan beslenen zavallı papağanlardan gelen tüm iddialara ve bilgilere kuşkuyla bakıyorum.

Kürt Devleti?

Sevgili Mustafa ben şimdiye kadar ayrı bir Kürt devleti oluşmasını desteklemedim. Türkiye’nin bölünmesinin her iki halk için de yararlı olmayacağına inanıyorum. Aksine ben, Türkler, Kürtler, Araplar, Türki Cumhuriyetler federal bir birlik oluştursunlar istiyorum. Neredeyse yirmi yıldır bunu savunuyorum. Öte yandan “bölünmek” benim için bir tabu da değil. Ben devlete tapmadığım için, ben insan hayatını ve mutluluğunu devletten daha önemli gördüğüm için eğer bir çoğunluk bir azınlığa zulmedip duruyorsa ve bu nesiller boyu da sürmüşse mazlum tarafın ayrılma istemesini de yadırgamam.