Nihat Hatipoğlu’na Cevap

Yüzyıllardır geliştirdiğiniz hadis usulleri, cerh ve tadiller, metin tenkitleri, ravi analizleri, Kuran’a arz yöntemleri işe yaramadı mı Hatipoğlu? Doğruları ve yanlışları birbirinden ayıramadınız mı? Dinin kaynağı olduğunu iddia ettiğiniz hadislerden hangilerinin gerçekten peygambere ait olduğunu, hangisinin uydurma olduğunu bir türlü tesbit edemediniz mi? Beceremediğiniz ve asla da beceremeyeceğiniz beyhude bir çabanın hezimetini omuzlarımıza bırakıp “buyrun siz ayırın doğruyu yanlıştan” demeye utanmıyor musunuz? Biz hadis çöplüğünde peygamber arayan zavallılardan olmadık ve olmayacağız çünkü biz biliyoruz ki, Allah’ın kitabı yeterlidir ve en güzel hadis Kuran’dadır.

Çoktan Seçmeli Türkiye Notları

Yukarıda yazılanların hangilerini sevdiğini bilmiyorum. Açıkçası çok da önemsemiyorum artık. Kardeşine düşman gözüyle bakmandan sıkıldım, kendini bu ülkenin sahibi sanmandan bıktım. Hangi siyasi ideolojiye mensupsun umrumda değil ama hangisinden olursan ol, bu ülke sadece senin değil. Bunu bil. Akan nehrin sesini, açan çiceğin kokusunu ben de en az senin kadar, sen de en az benim kadar seviyorsun. Doğan güneş sadece beni değil, seni de ısıtıyor. Attığın gaz bombası da olsa, taş da olsa kafamıza vurduğunda, sen de ben de “Aahh” diye inliyoruz.

Ezberci öğrenim sistemi

Evet; İslam Tarihi dersi benden alınmıştı! Neden? Gözbebeğimden sakındığım öğrencilerimi, verdiğim dersle böldüğüm için! İsnat çok ağırdı. Talebim üzerine Dekanlık, Bölüm Başkanına resmi bir yazı gönderdi. Kısaca kendisine dedi ki; “gerekli işlemleri yapmak üzere fakültemiz öğretim üyesi Ali Galip Baltaoğlu’nun öğrenciyi derste böldüğüne dair isnadınızın delillerini dekanlığımıza gönderin” Gizli kapaklı rapor yazanlar açısından ortalık karışmıştı. Muhtemelen yazıyı yazan bölüm başkanı, dekanın kendini zor duruma düşürmek için böyle bir yazıyı yazdığını düşünüyordu. Çünkü bugüne kadar işleri böyle yürütmüş, insanlar aleyhine kişilik haklarına saldırı niteliğinde raporlar yazmıştı. Gıyapta ve kişiden gizli olarak gerçekleştirdiği bu eylemlerden dolayı da o güne kadar kimse kendisine ne yapıyorsun dememişti! Yaptığı şey her neyse işinin bir parçasıydı! Belki de asıl işi buydu ve geldiği yere, böyle emek mahsulü rapor ve yazılarıyla gelmişti, bilemiyorum. O yaptığı eylemde bilim adamlığına ters bir şey görmüyordu. Şimdi dekanın yazdığı bu resmi yazı da ne oluyordu? Niye bu iş açığa çıkartılıyordu?

Niye İngilizce, Niye 19?

Sizin 19 iddianız ve akabinde iki ayeti dışlamanız beni çok tedirgin ediyor. Ne bileyim, bira fabrikasından ve kendine elçi diyen bir meczuptan(Reşat) hayırlı bir mucize çıkmaz gibi geliyor. Zeki birisi olduğunuz yazılarınızdan belli. Ama şeytan da en çok zeki insanları dürtüyor gözlediğim kadarıyla. Dolayısıyla 19 kitabınızı okumak konusunda ürkek davranıyorum. Şimdilik her farklı görüşe (zihnen) eşit mesafede kalmayı ve temkinli olmayı seçiyorum. Allah hepimize hidayet nasip etsin. Selamlar.

Allah ile Aldatmanın Önde Gideni

Bu, devlet katmanlarında, döner koltuklarda, makam odalarında, halkın selamlandığı kürsülerde boyuna yeşeren ve tatdıkça artan iktidar şehvetidir. İktidar ile şehvet arasında bu nedenle doğrudan bağlantı vardır. İktidarda emir verirken, şehvette orgazm olurken kendinizden geçersiniz yani huld ve mülk (yıkılmayacak bir hükümranlık) duygusundan bir nebze, bir an yaşarsınız.

Sevan Nişanyan’ın Etimoloji Fetişizmi

Share/Bookmark Sevan Nişanyan’ın Etimoloji Fetişizmi Yasin Çolak 25 Şubat 2013 www.19.org   Yeryüzündeki hiçbir dil arı ve katışıksız değildir. Bütün diller az veya çok başka dillerden kelime alışverişinde bulunur. Sosyal, kültürel, felsefik, tarihi, ticari ve dini şartlar bu alışverişin belirleyici kriterleri durumundadır. Adeta yaşayan birer organizma gibi olan diller, hayatlarını devam ettirmek için bu alışverişten …

Continue reading ‘Sevan Nişanyan’ın Etimoloji Fetişizmi’ »

Ayet Okuyan Spartacus

Batılı, batılın silahıyla ancak yaralayabiliriz ama yok etmek için hakikatin bilgisini kuşanmalıyız. Elimizdeki “silah” düşmanın silahı olduğu için o “silahla” şimdiki düşmanımıza ateş ederken gelecekteki düşmanımıza atmamız gereken mühimmatı tükettiğimizi görmüyoruz. Geçici ve kısa vadeli başarıların sarhoşluğuyla muhtemel geleceğimizi feda ediyoruz.

Edebi Mucize Kuran-ı Mübin

Görüldüğü üzere Kelamullah’la “edebi mucize” yarışında kaybedebilecek dahi olsa; en azından sağlıklı bir değerlendirme ve karşılaştırma yapabilme ve Arap edebiyatının hiç de sanıldığı gibi Kuran’la sınırlı olmadığını gösterme adına bu örnekler yeterlidir kanaatinde olmakla birlikte böyle bir kıyaslamanın gereksiz olduğunu düşünüyoruz.

Ayakta Kalan Tek Kale: Kur-an!

Kuşandığın cilt cilt kitaplar, sarıldığın uzun sakallar, eteğine tutunduğun cübbeler tel tel dökülüyor. Ayetlerin dışında kendini attığın hiçbir mevzi seni koruyamıyor. Ne deve sidiği, ne şifalı tükürükler ne de okuyup üflediğin dualar yaralarına merhem oluyor. Kan ter içinde yaşadığın müritlerini kaybetme korkularını gizleyemiyorsun. Tüm acemiliklerine ve heyecanlarına rağmen, Allah’ın kitabını anlayan ve bu konuda sana ders verebilecek konuma gelen Kur-an talebelerinin, din konusundaki saltanatını sallamasının endişesini yaşıyorsun. Onlara “sapık, peygamber düşmanı, cahil” sıfatlarını yakıştırırken söylediklerine kendin bile inanmıyorsun.

Bir Katilden Kahraman Yaratmak

Aşağıdaki makale kaynaklardan alıntılar yaparak Apo hakkında TC’nin çizdiği portreyi destekliyor. Bu portrenin ne derece gerçeği yansıttığını, ne derece güncel verileri değerlendirdiğini bilmiyoruz. Bu yüzden bu makaledeki iddiaların yanlış ve/veya yalan olduğuna inananlar bu konuda kaynaklara dayanarak alternatif bir görüş sunsalar onu da yayınlamak isterim. Her iki makaleyi birbirine bağlayarak okuyucuya bu tartışmalı lidere iki ayrı perspektiften bakıp değerlendirme imkânına sahip olmuş olurlar.

Kürt Sorununu Kim Çıkardı?

18 aylık Mehmet bebeğin kafasını gaz bombasıyla parçalıyorsanız, 14 yaşındaki çocuğun(Seyfi Turan) kafasını uzun namlulu silahların dipçiği ile eziyorsanız, 12 yaşındaki çocuğun (Uğur Kaymaz) kafasına 13 kurşun sıkıyorsanız, 8 yaşındaki kız çocuğunu (Maziye Aslan) zafer işareti yaptığı için polis panzeri ile eziyorsanız, kuzularını otlatan 10 yaşındaki çocuğun (Hakan Uluç) kafasına ve karnına üç kurşun sıkıyorsanız ve yine kuzularını otlatan 14 yaşındaki kız çocuğunun (Ceylan Önkol) bedenini uçaksavar mermisiyle parçalıyorsanız ve bunun gibi kolluk güçleri tarafından katledilen sadece kayıtlara geçen 376 çocuğu katlediyorsanız…(!) Bunları ve bunlar gibi binlerce örnekleri sorgulayıp yüzleşemiyorsanız? Hangi mantıkla bu sorunun çözümünü beklersiniz?